17 Şubat 2009 Salı

Resimleri kadar Trajik yaşamıyla da izler bırakan Ressam Fikret Mualla

 Fikret Mualla


Fikret Muallâ Saygı İstanbulda doğdu. Küçükken geçirdiği bir kaza sonucu topal kalması ve annesinin ölümünden sonra babasının yeniden evlenmesi gibi olaylar onun sinirli ve uyumsuz bir çocuk olmasında rol oynadı. Saint Joseph Fransız Okulundan sonra bir süre Galatasaray Lisesinde okudu, ama okulu bitiremeden mühendislik eğitimi yapması için Almanyaya gönderildi.Almanyanın çeşitli kentlerinde dolaştı, İsviçre ve İtalyaya gitti, müzeleri gezdi. Resim yeteneğinin farkına vararak kısa zamanda sağlam bir desen bilgisi edindi. Başarılı resimlemeler, moda çizimleri ve gravürler yaptı, desenlerini en gözde Alman dergilerine kabul ettirdi. Babasının mali durumu bozulup para gönderemez hale gelince bir Mısırlı prens, onun yirmi beş yaşına kadar Almanyada kalmasını sağladı.

Fikret Muallâ 1928de aşırı alkol tutkusu nedeniyle bir süre hastanede tedavi gördü. Daha sonra AlmanyadanFransaya geçti, Pariste Montparnasse ve Saint Germain gibi sanat çevrelerinde yaşadı. Orada, André Lhoteun atölyesinde çalışan Hale Asafla tanıştı. Pariste sürekli resim yapan Fikret Muallâ bir süre sonra parasızlık nedeniyle Türkiyeye döndü. Geçimini sağlamak amacıyla Milli Eğitim Bakanlığına yaptığı başvuru üzerine 1934te Ayvalık Ortaokulu resim öğretmenliğine atandı, ancak kısa bir süre sonra bu görevinden istifa etti. İstanbulda Lüküs Hayat, Deli Dolu, Saz Caz gibi operetler için kostümler çizdi Nâzım Hikmetin Varan 3 adlı şiir kitabını resimledi.

İsmayıl Hakkı Baltacıoğlunun çıkardığı Yeni Adam dergisi için desenler hazırladı. Bir ara, yanlış yorumlanan bazı sözleri yüzünden savcılık emriyle 1936da Bakırköy Akıl Hastanesinde bir yıla yakın gözetim altına alındı.1937nin sonlarına doğru taburcu edildi. Bu olaydan sonra Fikret Muallâda gittikçe artan ve ölümüne değin süren bir polis kBabasının ölümü üzerine eline geçen miras payı ile Pariste yaşamını sürdürebileceğini düşünerek1939da Türkiyeden ayrıldı. Hastaneden çıkışı ile Türkiyeden ayrılışı arasındaki iki yıllık sürede 1939 Uluslararası New York Fuarı Türk Pavyonu için Abidin Dinonun isteği üzerine İstanbul konulu otuz kadar tablo yaptı. 1938de yayımlanan Ses dergisi için çizdiği desenlerden birinin müstehcen olduğu gerekçesiyle, Türkiyeden ayrıldıktan sonra aleyhinde dava açıldı, 1939da beraat etti. Bu dönemde yazılmış ve Seste yayımlanmış "Masal" ve "Üsera Karargâhı" adlı iki de öyküsü vardır. 

Fikret Muallâ Fransada yirmi altı yıldan fazla yaşadı. Geçimsizlik, içkiye düşkünlük ve sürekli polis korkusu ile geçen yıllar sonunda hayatındaki dengesizlik ve uyumsuzluk yoğunlaştı. Bir ara tedavi için hastaneye yatırıldı.Burada kaldığı iki ay içinde kendisine resim yaptıran Dina Viernynin koruması altına girdi. Bu resimleriyle Kasım 1954te ilk sergisini açtı. İkinci sergisinden sonra yeniden akıl hastanesine girdi. Bir ay sonra taburcu edilince sanayici Lharminle bir anlaşma yaptı ve Seine Nehrinin daha çok varlıklıların oturduğu "sağ" yakasına taşındı. Resimlerinin sürekli müşterisi olan Madame Anglésyle bu dönemde tanıştı. Fikret Muallâyı bundan sonra koruması altına alan Madame Anglés, 1962de felç geçirdiğinde onu hastaneye kaldırttı, bakımını sağladı. Daha sonra Nice yöresinde Reillane kasabasındaki evine yerleştirdi ve bütün giderlerini karşıladı. Fikret Muallâ ömrünün sonuna kadar felçten kurtulamadı.

Mayıs 1967de eski sinir bunalımları yeniden başladı. Ölümünden yedi yıl sonra 1974te Cumhurbaşkanı Fahri Korutürkün ilgilenmesiyle kemikleri Türkiyeye getirildi ve Karacaahmet Mezarlığına gömüldü. 1976da dostlarından, yakınlarından ve çeşitli koleksiyonlardan derlenen yüz on sekiz resmi ile Ankarada adına bir sergi düzenlendi. Eserlerinin çoğu bugün özel koleksiyonlarda bulunmaktadır. Hayatının büyük bölümünü Fransada geçiren Fikret Muallâ konularını kahveler, sirkler ve sokaklar gibi Paris yaşamının ayrıntılarından seçmiştir. Resim onun için bir yaşama biçimi olmuştur. Yaşamın gerçeklerini büyük bir içtenlikle renge ve biçime aktarmış, içinde yaşadığı bohem çevrenin insanını resmine konu olarak almıştır. Daha çok guvaş tekniğine yakınlık duymuş ve bu teknikle çok hızlı çalışabilmiştir. Ancak yağlıboyayı da suluboya ve guvaşı ustalıkla kullanmıştır. Resmin kuramsal sorunları onu pek ilgilendirmemiş, dış etkilere yabancı kalmış ve çağdaş akımlara katılmamıştır. İçinden geldiği gibi, öznel, coşkun bir lirizm ile dolu resimler yapmıştır. 

ESERLERİ (başlıca): Resim: Oturan Adamlar, 1937, İstanbul Resim ve Heykel Müzesi; Sevişenler, 1952; Masada, 1953; Nature-Morte, 1954; Sokak, 1955; Sermayeler, 1955; Kafe, 1955, Bistro; Kanalda Bekleyen Taşıt Botları; Marsilyada Fransız İşçileri Bir Kahvede; Haliç ve Süleymaniye; Pariste Bir Sokak;Amerikan Bar; Baloncu; Peysaj; Balıkçı; Mor Zemin Üstünde Figürler. Kitap Resmi: Nâzım Hikmet, Varan 3, 1930Tiyatro Kostümü: Lüküs Hayat; Deli Dolu; Saz Caz. (kaynak:www.bibilgi.com)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder