11 Şubat 2009 Çarşamba

illustrasyon Arturo Elena

İllüstratör: Jason Chan




























Dünyayı Uyaran Reklam Afişleri..


Hat Sanatı'nın Tarihçesi

Hat sanatı, Arap harfleri çevresinde oluşmuş güzel yazı sanatıdır. Bu sanat Arap harflerinin 6. yüzyıl ve 10. yüzyıl arasında geçirdiği bir gelişme döneminden sonra ortaya çıkmıştır. Hat, Arapça çizgi demektir.

Türkler, Müslüman olduktan ve Arap alfabesini benimsedikten sonra uzun bir süre hat sanatına herhangi bir katkıda bulunmamışlardır, bu dönemde Hat sanatının Mükemmel örneklerine Rastlamak mümkün değildir.Bu dönemdeki biçim ve üslup var olan gelişmiş Türk Hat Sanat'ına benzememektedir. Türkler hat sanatıyla Anadolu'ya geldikten sonra ilgilenmeye başladığı tahmin edilmektedir. Bu alanda en parlak dönemlerini de Osmanlılar zamanında yaşadılar. Yakut-ı Mustasımi'nin Anadolu'daki etkisi 13. yüzyıl ortalarından başlayıp 15. yüzyıl ortalarına kadar sürdü. Bu yüzyılda yetişen Şeyh Hamdullah (1429-1520) Yakut-ı Mustasımi'nin koyduğu kurallarda bazı değişiklikler yaparak Arap yazısına daha sıcak, daha yumuşak bir görünüm kazandırdı. Türk hat sanatının kurucusu sayılan Şeyh Hamdullah'ın üslup ve anlayışı 17. yüzyıla kadar sürdü. Hafız Osman (1642-98) Arap yazısına estetik bakımdan en olgun biçimini kazandırdı. Bu tarihten sonra yetişen hattatların hepsi Hafız Osman'ı izlemişlerdir.



Türkler altı tür yazı (aklâm-ı sitte) dışında, İranlılar'ın bulduğu tâlik yazıda da yeni bir üslup yarattılar. Önceleri İran etkisinde olan tâlik yazı 18. yüzyılda Mehmed Esad Yesari (ölümü 1798) ile oğlu Yesarizade Mustafa İzzet'in (ölümü 1849) elinde yepyeni bir görünüm kazandı. Türk hat sanatı 19. yüzyılda ve 20. yüzyıl başlarında da parlaklığını sürdürdü, ama 1928'de Arap alfabesinden Latin alfabesine geçilince yaygın bir sanat olmaktan çıkıp yalnızca belirli eğitim kurumlarında öğretilen geleneksel bir sanat durumuna geldi.

İslâmiyetin doğuşu sırasında Araplar «kufi» denen bir yazı biçimi kullanıyorlardı. Hattat denen yazı ustaları daha sonra değişik biçimde yazılar icat ettiler; «nesih» ve «sülüs» denen yazılar ortaya çıktı. Arap hat ustalarından Yâkuti Mustasımî hat sanatında kullanılan altı çeşit yazının (nesih, sülüs, celî, talik, rik'a, divanî) kurallarını tespit etti. Ondan sonra süsleme sanatları arasında yer alan yazı sanatı bir meslek haline geldi, büyük bir gelişme gösterdi. Türk sanatçıları Arap yazısını güzel sanat haline getirdiler.

Büyük Hattatlar
İlk büyük Türk hattatı Şeyh Hamdullah'tır (1436-1520). Şeyh Hamdullah'ın altı çeşit yazıda yarattığı üslûp XVI. yy.dan günümüze kadar hemen hiç değişmemiş, ondan sonra gelen hattatların hepsi onun gibi yazmağa özen göstermişlerdir. Süleymaniye Camii'ndeki yazıları Ahmet Karahisarî, Ayasofya'nın içindeki büyük yazıları Kazasker Mustafa İzzet Efendi yazmıştır. Hafız Osman ise yazdığı Kur'an'larla bütün İslâm ülkelerinde haklı bir şöhret kazandı.



Hat Sanatının Sonu
Eskiden din kurumlarından kitaplara, evlerin duvarlarına kadar her yerde kullanılan bu elsanatı 1928 yılında yeni Türk harflerinin kabulüyle eski önemini yitirdi. Şimdi bu sanat ancak eski camilerin onarımında, bazı meraklı kimselerin evlerine asmak için yaptırdıkları levhalarda, bir de mezar taşı yazılarında kullanılmaktadır. 
(Çalışma ve makele alıntıdır)

CMYK ve RGB'nin teknik açıdan farkı


Hepimizin bildiği gibi CMYK ve RGB çok sık kullandığımız tabirler ve renk teknolojisidir, bir çoğumuz farklarını biliyoruz ancak genel olarak bilenen fark RGB ekran görüntüsü CMYK ise baskı için kullanılır. Bu işin teknik açıdanda birkaç farkı var bilmeyen arkdaşlar için küçük bir anektod.

CMYK: Maddesel renklerdir (elle tutulabilir)
RGB : Işıksaldır elle tutulamaz

CMYK: Toplandıkça (karıştıkça) Siyaha doğru gider (Koyulaşır)
RGB: Toplandıkça (karıştıkça) Beyaza doğru gider (Açılır)

CMYK: Birleştirildikten sonra ayrıştırılamaz (Maddesel Olarak) 
RGB: Herzman heryerde her ortamda tekrar 7 renge kadar ayrıştırılabilir

Bu yüzdendirki bizler monitörümüzde RGB ortamda CMYK gibi çalıştığımızdan renk uyumsuzlukları ile karşılaşıyoruz.

Bir dip not daha: Siyah ve Beyaz Renk değildir!..

Şu sebepten dolayı: Bir rengin renk olması için bir renk ile karıştığında bambaşka bir renk ortaya çıkması gerekir. Oysa SİYAH ve BEYAZ hangi renkle karışırsa karışsın yeni bir renk çıkmaz ortaya sadece o rengin açık veya konu tonları oluşur. Bu sebeple SİYAH ve BEYAZ renk olarak kabul edilmez.

Kartvizit kurum kimliğinizi doğru yansıtmalıdır

Kartviziti farklı kılan en önemli özellik rengi ve kağıt yapısıdır.Kartın üzerindeki yazıların okunmasını engelliyecek bir renk kullanılmaması gerekiyor. Seçilen rengin işin niteliği ile, logosuyla uygun olamsı gerekmektedir. Logonun etkisini azaltacak ve formunu bozacak renklerin tercih edilmemesi, işe yarar bilgilerin kullanılması gerekir.
Kartın arkasına firmayı tanıtan slogan kullanılabilir. Ancak boş bırakıldığında kartı alan kişinin arkaya sizinle ilgili veya firma hakkında not almasına olanak sağlamakta fayda vardır. 

Kartvizit Kağıtları;
Fantazi karton (üstü farklı doku ve desenlerde beyaz ve renkli karton) ,
350 gr Kuşe Karton, 350 gr Çift yüzlü Bristol Kartona tercih edilmektedir.

Sıklıkla kullanılan kartvizit ebatları;
45 x 85 mm - 50 x 80 mm - 50 x 85 mm - 50 x 90 mm - 55 x 85 mm - 55x 90 mm

Kartvizitte kullanılan ekstra işcilikler özellikleri;

Gofre (Kabartma) 
Varak Baskı (altın-gümş yaldız) 
Bölgesel Parlaklık 
Özel Kesim 
Selefon Kaplama 
Kabartma yazı 
Vernik

Grafik Tasarımcının Egitimi İcin Bazı Öneriler!

Reklam sektörünün önemli beklentilerinden biri yetişmiş, hem de iyi yetişmiş piyasa elemanıdır. Bu elemanların egitim öncesi seçimlerine bakıldıgında ciddi bir sorun görülür. Daha ortaögretim kurumlarındayken “Ben grafik tasarımcı olacagım” diye önceden hedefini belirleyip üniversiteye gelen bilinçli ve istekli ögrenci sayısı çok azdır. Ne yazık gereken puanı tutturamayıp, istedigi fakülteye giremeyen, yetenek sınavı dönemlerinde yogunlaştırılmış desen kurslarından geçtikden sonra şansını denemeye kalkan ögrenci sayısı çok daha fazladır. Bu ögrencileri sınava alan kurumlar, yaptırdıkları desen ya da renkli çalışmayla sadece, gördügünü algılamayı ve onu dogru yansıtmayı degerlendirip seçim yapmaya kalkarsa; kendini dogru ifade eden, özgür düşünen, yaratıcı, problemi anlayan-çözen, tahlil ve sentez yapma yetenegine sahip olan Sürekli degişen, gelişen, yenilenen dünyamızda grafik tasarım egitimi veren kurumlar ile egitici kadrolar ne kadar kendilerini yenileyebiliyorlar? Bu kurumlar, insan kaynakları, finansal kaynaklar, fiziksel kaynaklar ve bilgi kaynakları yönünden yeterli mi? Yöneticiler rasyonel çözümler üretebiliyor mu? Çözüm üretilemiyorsa yönetilenler ne yapıyor? Seyirci mi kalıyor yoksa sorumluluk duyup gücü oranında gayret mi gösteriyor?
Mevcut müfredat programlarının günümüz koşullarına uyup uymadıgına, gereksinmeleri karşılayıp karşılamadıgına bakmak gerekir. Geleneksel egitim anlayışları yerine, çagdaş, akılcı, özgür, araştırmacı, denemeye ve sorgulamaya yatkın anlayışların yer aldıgı programlara ve bunların uygulayıcılarına yer verilmelidir. Egitim kurumlarında; yakından tanıma ve kullanma zahmetine katlanamadıkları teknolojilerin, yaratıcılıgı engelledigi düşüncesine sahip, ögrencilere salt beceri egitimi veren, sadece kendi görüş ve anlayışlarını dayatmaya kalkışan egiticiler hâlâ varsa işimiz zordur. Eger araştırmaya, denemeye ve sorgulamaya yönelik akılcı iletişim problemleri yerine, hayali projelerle zaman geçiriliyorsa bu sefer de kaynaklar boşa harcanıyordur. Hele de “Siz sanatçı olacaksınız” diyerek ögrencilerden sadece kendi mesajlarını üretmelerini beklemek hepten yanlıştır.
Grafik tasarım egitimi veren kurumlar, piyasayla çok yönlü bir işbirligi içinde olmalıdır. Bu işbirligi, karşılıklı görüşme, tartışma ve çözüm önerileri getirmeden öteye, bir dayanışma ve yardımlaşma olgusu yaratabilmelidir. Reklam ajansları, egitim kurumlarını kendileri için iyi yetiştirilmiş, nitelikli piyasa elemanı üreten fabrikalar olarak görmemelidirler. Bu kurumların sorunlarına sahip çıkarlarsa, kendileri için yararlı olacak elemanın niteliginin o ölçüde artacagını unutmamalıdırlar. Egitim kurumlarına devletin katkısı ortadadır. Bunun yeterli olmadıgı da bir gerçektir. Grafik eğitimi için iyi bir alt yapının gerekliligi herkesce bilinmektedir.Eger doğru teknolojilerle iyi donatılmış kurumlar artarsa, reklam sektörünün “... ‘yı bilen, ... kullanabilen grafiktasarımcı aranıyor” diye verdikleri ilanlara daha az rastlanacaktır.
Egitim kurumlarının, kendi kabukları içinde, gelişmelerden habersiz bir devinimle kalmayıp, dışarıya açılmaları gerekir. Özellikle programlarında yer verdikleri konular, ögrenciyi hayata hazırlayıcı, gerçek iletişim projeleri olmalıdır. Gerektiginde ajanslar ile ortak proje çalışmalarına girebilmeli, kuruma katkısı olacak sponsorlarla çalışabilmelidir. Ve en önemlisi bu kurumlar, uzun ajans deneyimine sahip, alanında özgün ürünler yaratmış, gelişmeleri, çagdaş yaklaşımları takip eden, gençlerin gelecege hazırlanmasında önemli katkıları olabilecek tasarımcıların, ajans sahiplerinin, deneyimlerinden yararlanmalıdır. (Bazı üniversiteler bu uygulamayı başarıyla sürdürmektedir.) Ayrıca ögrencilerin “İnsan Psikolojisi, Felsefe, Sosyoloji, İletişim, Pazarlama, İşletme Yönetimi, Ekonomi” gibi konularda bilgi birikimine sahip olmaları sağlanmalıdır.
Grafik tasarım egitimi almak için üniversiteye gelen ögrencilerin iyi yetişmesi, geldikleri kurumun olanakları, egitimcilerin çabaları yanında biraz da kendi sorumluluklarına baglıdır. Gelecegini kurma aşamasında olan bu gençlerin, önce kendilerine, ailelerine ve ülkelerine karşı sorumlulukları oldugunu bilmeleri gerekir. Her ögrenci, isterse dört yıllık süreyi iyi degerlendirerek, alanında gerekli bilgi ve becerilere sahip, kendine güvenen bir tasarımcı olarak hayata atılabilir. Önceliklerini iyi saptamaz, zamanı ve olanakları dogru kullanmazsa, ögrenmek için gerekli çabayı göstermezse, üretici degil, sürekli tüketici kalmaya ve ne yazık diplomalı bir işsiz olmaya mahkumdur. Ögrencinin, sadece kendi alanına yönelik disiplinlerle donanması yetmez, yaratıcılıgını olumlu yönde etkileyecek müzik, edebiyat, felsefe gibi alanlara da ilgi duyması gerekir.
Reklam sektörü, grafik tasarımcı adayları için ikinci bir okuldur. Gelecegi şekillendirecek bu gençlere, sektörün düzenli staj olanagı vermesi, burs ve benzeri katkılarda bulunması önemli bir gereksinmedir. Ögrencinin ise piyasa sorunlarını kavraması ve hayata hazırlanması için staj sürecini verimli geçirmesi gerekir. Bu süreç, vakit öldürmek ya da formları doldurtmak için harcanmamalıdır. Ögrenci, bir tasarım ürününü her kademesinde dikkatle izlemeli, ajans çalışanlarının sorumluluklarını iyi gözlemelidir. Gerektiginde sorunları paylaşmalı ve katkıda bulunmalıdır. Ajans yöneticilerinin ise çalışma ilkelerini önceden söylemesinde, bilgilendirme yapmasında yarar vardır. Belirsizlik, bilgisizlik ve ilgisizlik, disiplinli çalışma alışkanlıgını daha başından yok eder. Bu da verimsizlige neden olur.
Her meslekte oldugu gibi, grafik tasarımcının da başarısı, kendini iyi yetiştirmesine, yaptıgı işi sevmesine baglıdır. Tasarımcı, gelişmesini, ilerlemesini saglayan kaynakları kurutmamalıdır. Üzerinde yaşanılan dünya, estetik degerlere sahip, yaratıcı, sorun çözücü tasarımcıların katkılarıyla daha güzel görselliklere sahip, daha yaşanılır olacaktır. Bu konuda herkese görev düşmektedir.
Doç. Hasip Pektaş (2000) / Erzurum Atatürk Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Dergisi, 2000, Sayı: 2, Sayfa: 7 - 9.

Logotype Püfleri

Logo yapmanın kabaca 3 aşaması var. Isteyen kendi üslubunu belirleyebilir. Bu tamamiyle ortaya nasıl daha iyi bir iş çıkaracağınla ilgilidir. Kullandığımız program freehand diye varsayıyorum.

1- Markaya uygun font seçimi.
Öncelikle şunu unutmayalım logo font değildir. Digital teknolojiyle bu eğilim genelleşti. Önceden bütünüyle kendine özgü bir karakter oluşturma tavrı geçerliydi. Computer bu anlayışı değiştirdi.
Bir çimento firmasıyla, bir bluejean'ciye farklı tür fontlar kullanılmalı. Biz daha keyifli olsun diye bluejean firmasına logotype yapmak istiyoruz diyelim.

Önce amblem logo tanımını yapalım

Amblem: markanın logosuyla ilişkilendirilmiş şekil (örnek turkcell'in antenli maskotu)

Logo: markanın yazımı (turkcell yazısı)

Logotype: amblem ve logo ikisi birden (bütünü) demektir.

Biz şimdi hayali bir firmaya hayali bir logo yaptığımızı varsayalım.

Firmamızın adı örneğin sepia olsun.
Önce sepia yazısını hem majiskül (büyük (kapital) harflerle), hem minüskül (tamamı küçük harflerle) yazıyoruz (ve tabii sadece baş harf büyük de yazılabilir). Bunları alt alta koyuyoruz ve grupluyoruz. Sonra daha önce derlediğimiz bazı fontları bu yazılara uyguluyoruz. Jean firması olduğu için, daha spor duran, dinamik ve çılgın fontlar deneyeceğiz. Kütük gibi kaba fontlar uymayacak. Bir sürü font denedikten sonra şöyle bir gözden geçiriyoruz. Her font her laf diziliminde aynı estetik etkiyi vermez. Fontu seçerken sepia üzerinde müdehale edebileceğinizi de kesinlikle düşünmelisiniz. Logo'da ne tür bir cin numara yapabilirim fikri çok önemli.

Ayıkladıklarımızı sayfa içinde tutalım. Diğerlerini atalım ya da bir süre daha bulunduralım. Daha sonra grup edilmiş sepia'lardan büyük harfli mi küçük olanlar mı tercihini yapın. Ben küçük olanı tercih ettiğimizi ama s'yi büyük yazacağımızı farz ediyorum.

Yani neymiş, ilk aşama uygun font seçimi. (Bu arada iki farklı fontun birbirine adaptasyonu da hoş durabilir)

2- Logoyı özgünleştirmek.
Sepia yazısına bir espri yükleyeceğiz ki özgün olsun. Misal şu örneği yapalım: s'pia. E harfini atıp yerine s'nin okunma örneğini kullanarak e yerine opostrof koyalım. Logonun ilk kalıbını oluşturmuş olduk. Ayrıca "sipia" diye okunma riski de var. Ancak jean firması ya biraz cesur olsun. (Işi özgünleştirirken zorlaştırmamalı. Örneğin ben de sepia'nın se"pi"a kısmında pi için şu matematikteki pi işaretini koyarım derseniz logo seta filan gibi okunur. Yazıyı çok yormadan net olarak okutmalıyız)

Sepia yazısına renk denemelerini yapabiliriz şimdi. Ben genellikle iki renkli bir logo filan olacaksa önce siyah ve gri yaparım. Logo son halini alınca renk denerim. Çünkü ilk önce renk deneyince, olay başka yerlere kaymaya başlar. Ama bu bir tercih meselesi.

3-Amblem oluşturup ortaya çıkan seçenekleri renklendirme ve final.
Amblem ne olacak? Bu kısımda, yunus balığı, öpüşen gençler sillüeti, medusa, ateşböceği, karalahana... Ne kullanılacak sorunsalına doğru yanıt verecek fikri üretmeli. Ben şunu yaptığımızı düşünüyorum, s'pia yazılımının opostrofu kancadır ya, biz de bunu e'nin yerine kullandık. Alıyorum e'yi, çok da küçültmeden ayna görüntüsüyle ters çevirip aynen bir virgüle benzeterek opostrof işareti olarak kullanıyorum diyelim. Ve bunu da şu tao işareti olan suşi damlacığına benzetiyorum. Ve sonrada... Diye uzatmamalıyız. Yani neymiş, kağıt kalemsiz, benim şimdi yaptığım gibi sırf yazarak logo yapmak riskliymiş.

Her logoya bir amblem gerek diyemeyiz. Genelde bu bir müşteri tercihidir. Örneğin shubuo başarılı bir logodur ve rengiyle, formuyla, "o" harfinin konuşma balonu ve priz çağrışımıyla bitmiş bir iştir.

Ayrıca logo yapımında hep ama hep aklınızda bulunması gereken durum şudur, logotype karışık formlardan, düzensiz renk geçişlerinden, yoğun degradelerden oluşmamalıdır. Çünkü ilk gözönünde bulundurulacak olan, bir logonun gerektiğinde 1-1.5 Cm'ye küçültülebileceği ve bu şekliyle okunacağı ve yine gerekirse siyah beyaz kullanılabileceğidir (örneğin gazetelerdeki eleman ilanları veya kartvizitteki kullanımlar)

Amblem photoshop efektli olacaksa, büyük ölçekte ve yüksek çözünürlükte hazırlanmalı (300 dpi gibi). Taslak için küçük hazırlanıyorsa, orijinale çevrilebilirliği olmalı. (alıntıdır)

PERFORMANS

1- Yaptığınız işe yaramıyorsa farklı bir şey yapın. Her zaman aynı davranışı yaparsanız, her zaman aynı sonucu alırsınız.
2- Başarısızlık yoktur, sadece geribildirim vardır. Ne olursa olsun, bir daha sefere davranışın geliştirilmesi için pozitif geribildirim veriniz.
3- Yapacağınız değişiklikler için bütün kaynaklara sahipsiniz. Her zaman yapılacak farklı bir şey vardır ve bu kaynağı içinizde bulacaksınız.
4- Hepimiz kendi gerçeğimizi kendimiz yaratıyoruz. Dünyaya duyularımızla bakıp hepimiz olayları farklı algılıyoruz. 
5- Başkalarını değiştirmektense kendimizi değiştirmek daha kolaydır. Kendimizi değiştirince başkalarının bize davranışları da değişecektir. 
6-Gelişiminiz için ilk adım hayal gücünüzü kullanmaya başlamaktır. Gelişim düşünce ile başlar, iletişim ile devam eder ve davranışlar ile oluşur.

BAŞARININ 7 KURALI

1. Tutkulu Olun: Tutku, insanların başarılarını tetikleyen en temel itici güç olarak tanımlanabilir. Tutku olmadan yaşam belirli bir yöne doğru istikrarlı bir şekilde akmayacak, bu da bireyi yaşamda sürekli bir amaç arayışına itecektir. 
2. Kendinize İnanmayı Öğrenin: Akıl, aslında büyük bir kaldıraçtır. Ne düşünürseniz osunuz, bu nedenle sizin için büyük şeylerin mümkün olduğuna inanarak kendinize yardım edin. Öz-inanç sadece sizden gelebilir, böylece de yaşamınızın anlamı ve yönü size bağlıdır, başka kimseye değil. 
3. Fazlasını Yapın: Başarılı insanlar genellikle diğerlerinden daha fazla şey yapanlardır. Bu durum Albert Einstein'ın "Hareket olmazsa hiçbirşey olmaz" ilkesiyle tamamen uygunluk içindedir. Başarı bir şans oyunu değildir. Tamamen kararlılık ve çalışmayla ilgilidir. Ayrıca, başarılı insanlar zamanı nasıl kullanacaklarını bilirler. Zamanlarını bekleyerek harcamayıp, eyleme geçerler. 
4. Daha Fazla Risk Alın: Korkulardan uzak durmak ve riskler alma konusunda cesur davranmak, başarıya ulaşmak için elzemdir. Bazen kendinizi bir sürü şey hayal ederken yakalayabilirsiniz, ama ilk adımı atmadan o hayallere asla ulaşamazsınız. Başarısızlığa basitçe başarısızlık olarak yaklaşmamalı, onu, öğrenmek için bir araç olarak kullanmalısınız. Asla kendinizi başarısız olarak nitelemeyin; böyle yaparsanız etrafınızdakilere de kötü örnek olursunuz. 
5. Başkalarına İlham Verin: Herşeyi kendi başınıza yapamazsınız. Belirli noktalarda diğerlerinin işbirliğine ihtiyaç duymak zorundasınızdır. Bunu yapabilmek için diğerlerine kendi amacınız doğrultusunda ilham kaynağı olmalısınız. Başkalarına iş yaptırmanın yolu, doğrudan ve kaba talepler değildir. Bunun yerine onları, kendi amacınıza yönelik olarak kişisel bakımdan arzular hale getirmelisinizdir. Aksi halde, amacınıza giden yolda insanlardan istediğiniz performansı elde edemezsiniz. 
6. Dirençli Olun: Hayat her zaman gül bahçesi değildir. Zor durumların her an karşınıza çıkabileceğini bilmeli ve buna rağmen olumlu tutumunuzu sürdürmelisiniz. Olası zorluklara karşı hazırlıklı olun ve koşullar planladığınız ya da umduğunuz gibi oluşmadığında kaybetmeyin. İlk aşamalar ne kadar hayalkırıklığı yaratırsa yaratsın, direncinizi asla yitirmeyin. 
7. Cömert Olun: Cömertlik insana kendini iyi hissettiren bir özelliktir. Paranın asla satın alamayacağı bir tatmin duygusu sağlar. Yapılan araştırmalar, gönüllü çalışmalara katılan insanların, kendilerinin ve başkalarının yaşamlarına kattığı farklılık nedeniyle, daha mutlu hissettiklerini ortaya koymaktadır.

Tasarımcı mısın o zaman bunları bileceksin

Mark W. Lewis tasarımcılara en çok söylenen 10 yalanı paylaşmış. Bu maddelerden en az bir yada bir kaçı eminizki başınıza gelmiştir. Özellikle Freelance işlere yeni başlayanlar bu maddeleri çok dikkatli okusunlar çünkü sürekli karşılarına çıkacak!

Bakalım Neymiş bu 10 büyük yalan ?


1- Bunu bizim için ucuza yada ücretsiz yap, bir dahakinde telafi edelim!
Saygın hiç bir iş sahibi, daha sonra ödenmek üzere yada ücretsiz olarak emeğini ve zamanını vermez.
Bir tesisat ustasına "Bu seferlik lavaboyu bedava ver ve yerine monte et, bir dahaki lavabo ihtiyacımızda telafi ederiz!" dediğinizi hayal edebiliyoırmusunuz ?
Bu tip müşteriler muhtemel bir sonraki işte zaten sizi aramayacaklardır.

2- Son halini görmeden asla ücret ödemeyiz!
Bu müşterilerin sizden avans istemenizi engellemek için kurduğu bir tuzaktır. Heme her tür işte önce avans verilir ve ondan sonra işler devam eder.
Müşterinizle devamlılık arzeden bir ilişkiniz olması durumunda farklı davranabilirsiniz, ancak yeni bir müşteri hiç bir zaman çalışmalarınızı ücretinizin bir kısmını ödemeden görmemeli.

3- Bu işi bizim için yap, senin için iyi referans olur, işlerin açılır!
En büyük yalanlardan biri. Aynı şeyi lavabocuya söylediğinizde, size vereceği yanıt, "İşimi kusursuz yapsam bile farkedilmek için bunu size bedavayamı yapmam gerek?" olacaktır.
Ayrıca işi bu şekilde yaptıran işveren etrafındakilere projeyi ne kadar ucuza çıkardığını böbürlenerek anlatacaktır.
Çevresinden sizi yeni bir iş için arayan olsa bile muhtemelen size diğer işten aldığınız ücreti önereceklerdir.

4- Demo çalışmalara bakarken 
“Seninle çalışıp çalışmamaya henüz karar vermedik. Ama malzemeleri burada bırak ben ortağımla,yatırımcımla,karımla,patronumla görüşeyim.” 

Bunu söyleyen kişi emin olabilirsinizki çalışmalarınızı teslim ettik sonra 15 dakika içinde diğer tasarımcıları arayarak fiyat bilgisi isteyecektir.Geri aradığınızda size ona verdiğiniz fiyatın çok yüksek olduğunu ve x bir tasarım firmasının daha uygun fiyat vererek işi aldığını söyleyecektir.Elbette onlar ucuz olacak, çünkü siz zaten saatlerce çalışarak ön çalışma ve danışmanlık hizmetini ücretsiz olarak verdiniz. Sözleşme yapana kadar hiç bir yaratıcı çalışmayı müşterinin ofisinde bırakmayın !

5- Proje iptal olmadı, sadece ertelendi. Hesabımız açık kalsın 1-2 ay sonra devam ederiz!
Muhtemelen etmeyecektir. İşte duraksama varsa muhtemelen o proje cansızdır. O ana kadar yaptığınız kısmın ücretini almamanız ise büyük hata olacaktır.
2 ay sonra geri aradığınızda o proje ile ilgili olarak başka biri atanmış olabilir, ve bilin bakalım ?! Bu yeni sorumlu kişi sizin adınızı bile duymamış olabilir!

6-Sözleşme mi ? Ne sözleşmesi, biz arkadaş değilmiyiz ?
Birşeyler yanlış gidene dek elbette arkadaşız. Akabinde senin takım elbiseli aşağılık benimde gerzek tasarımcı olmamam için sözleşme şart.,Ancak yaptığınız işler için para ödenmemesini bekliyorsanız o sizin bileceğiniz iş.
Saygın her iş sahibi mutlaka sözleşme yapar. Sizde yapmalısınız.

7- Faturayı iş üretildikten sonra kesip gönder!
Daha çok basılı grafik işlerinde, eğer uygulama yada basımını sizin yapmadığınız bir iş için, neden başkasının iş bitiş tarihini bekleyesenizki. Siz zaten tasarımınızı teslim ettiniz ve kabul edildi. O zaman faturanızı kesebilirsiniz. Bu sizi başka türlü bir bekletme taktiği olabilir. Müşteriniz işin tasarım sonrası aşamalarında ortaya çıklacak sorunları çözebilmek için sizi bekletiyor olabilir.

8- Senden önceki şu kadara yapmıştı…
Tamamen alakasız bir söylem. Eğer daha önceki çok iyi bir iş çıkarmış olsa şu an sizinle değil onunla konuşuyor olmaları gerekirdi. Bir öncekinin ne kadar ücret aldığı yada talep ettiği sizi hiç ilgilendirmemeli. Piyasanın altında ücret talep edenler yakında bu piyasadan ayrılacak demektir ya iflas edeceklerdir yada sektör değiştireceklerdir.

9- Bizim bütçemiz bu kadar diyen firmalar
İnanılmaz değilmi ? Adam araba almak istiyor hiç araştırmadan alacağı araba için ne harcayacağını biliyor.
Her proje belli ölçekte bir ücrete karşılıktır. Daha az paraları varsa sizde karşılığında daha az çalışarak işi çıkarabilirsiniz. Ama bunu onların anladığından emin olun.
İşi basitleştirerek sunacağınız bütçeyi kısın.

10- Finansal sorunlar yaşıyoruz, işi teslim et, biz biraz kazandıktan sonra ödemeni yapalım!
Tabii ki, ancak ödeme yapılacaklar listesinde en alt sıralarda olduğunuzu bilin. Bir firma kötü gittiğini açıklayabiliyorsa emin olun göründüğünden çok daha kötü durumdadırlar.
Ayrıca bir banka olmadığınızı unutmayın geciken ödemeler ile ilgili olarak size ek ödeme yapılmasını isteyin.

İster tasarım ajansı sahibi olun ister freelance çaışın bu 10 maddelik listedekilere bir gün muhtemelen rastlayacaksınız. Yada bir çoğuna rastladınız bile. Okuduğunuz yazının kaynağı yabancı, buda şu anlama geliyor Türkiye’de bu işi yapıyorsanız bu maddeler haricinde daha sert ve farklı zorluklar ile karşılaşmanızda olası.

Zaman zaman sizlerden, tasarım işine girmek ve bunu meslek edinmek isteyenler için tavsiyeler yada mesleğe yeni başlamış kişilerin iş hayatlarında yaşadıkları zorluklar ile ilgili e-postalar gelmekte bu makale işe yeni başlayanlar için önemli bir kilometre taşı olacaktır. Özellikle serbest çalışanlar için.